Ana içeriğe atla

HAFTANIN FİLMİ


DİLSİZ






Film; babaannesinden miras olarak kalan bir sandığın asıl sahibine yani Sami’ye teslim edilmesiyle başlar. Sandığın içindekiler ilk başta çok soğuk ve anlamsız gelirken daha sonrasında Sami’nin hayatını etkileyecek bir yolculuğa çıkaracaktır onu. Tantanalı ve yoğun olan bir hayatın içinde; durup düşünebildiğimiz zaman bir kapı açılmaktadır. Düşünmenin fiziksel olarak durmakla alakası vardır evet. Dışardaki bir hareket düşünme sistemimizi de etkilemektedir. Sami’nin geçmişiyle kurmaya başlayacağı bağ bu sandıkla beraber hızlıca canlanacaktır. Filmdeki Rüya, mevlid ve meşk sahneleri geçmişteki ruhi ve hissi bağa doğru bir kanca atacaktır. Sandıktan ne mi çıkacaktır? Hat meşkini yapmak için gerekli malzemeler ve bir kitap. Kitap önemlidir çünkü, hakiki hattatların nasıl talebesi olunur, onu öğretecektir Sami’ye. Duvar resimleri yapan Sami’nin Hat meşkine başlaması elbette bize resim ve hat arasındaki ince bağlantıları da kurduracaktır. Talebe olmak nedir? Nasıl talebe olunur? Talip edenin, hocasının yanında başlayan serüvenindeki sabrı nedir ve nasıl olmalıdır. Bir de ‘iz’i belli belirsiz olan aslında Kütüphane müdürü Selma vardır.  Sami’deki Selmaya yönelmemizi isteyen yönetmen, aşkın bambaşka ve incitmeyen, fedakar boyutunu bize gösterecektir. Kamerasını uzun yıllar belgesel-Kurmacayla yoğurmuş olan yönetmenin, kurmaca noktasındaki başarısını tebrik etmek gerekir. Hem senaryo hem de kurgu akışı noktasından sıkmayan, heyecanlandıran ve evet bir Doğu masalı gibi, kahramanın yolculuğunun onun ahlakına ve kalbine çok güzel şeyler katmış olarak tamamlandığı bir filmdir. Daha fazlası sanırım meraklıların merakını söndürebilir. Aşk, meşk, dilsiz, incinmek mi, incitmemek mi gibi anahtar kelimeleri siz değerli takipçilerimize bırakıyoruz. Muhabbetle kalınız.. 




filmde çalan bizi mesut eden şarkılar dinlemenizi tavsiye ederiz :)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O VE BEN

O ve ben diye başlıyor kitap. ‘O ve Ben’… Kitabı okuyanlar görecektir ki kitapta Necip Fazıl'dan bir eser kalmamıştır. Yani Necip Fazıl bu kitabında O’nu ve kendisini anlatır. Asıl olanı kitabın sonunda görüyoruz ki zahiri Necip Fazıl'dan eser kalmaz ve yalnızca O kalır. Bir nevi  fenâ hali. ( burada fena olmak mevzusuna değindiğimiz yazının linkini kullanacağız) O diye hitap ettiği kendisinden bahsettiği kişi onun mürşidi, rehberi,  öğreticisi,  hocası olan Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleridir. Kitap, biyografi niteliğinde bir eser olup Necip Fazıl, kendi hikayesini, kendi ölçüsünü, kendi yaşamını anlatır. Bu yaşamı ise O’nun üzerinden anlatır. Çünkü O olmadan önceki hayatını yaşanmamış saymıştır.  “Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum  Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” Bir insanın gafletten uyanışı, kendini bilişi, kendine gelişi, kendinin farkında oluşu aslında o insanın bir doğumu hükmündedir.  Biz buna bir *‘Seyru sülûk’ hika...

HAFTANIN KİTABI

YAŞIYORUZ SESSİZCE Ölüm Nedir? Sesin hangi renginde Sessizliğin hangi kokusundadır? İnsan; doğduğu için ölecektir elbet. Hareketin devinimi; içten dışa, dıştan içe, Döngüsel hareketin en güzeli, en sıradışı olmayanı Ölüm.. Yaşamla başlayan ölüm, gittikçe yakınlaşan zaman, Yaşam, ölüm, zaman.. Hepsi koskocaman bir sessizlik aslında. Şair; yaşamın sessizliğiyle ölümü anlatmak istemiş, Eşi Hatice Hanımın vefatından sonra bu kitabı yazmış, Affedersiniz, tabiri doğru kullanmak gerek sanırım, Bu kitabı; yaşamıştır.. Şairler mi şiir yazar, şiirler mi şairleri yazar, hala çözebilmiş değilim ama, Kelimeler bir his olup değiyorsa size, sanırım şair güzel bir şey yapmış oluyor. Hangisi hangisini yazdıysa farketmiyor. “Neden kimse sana benzemiyor Hatice?” diye soruyor şair bir mısrada. Çok basit bir cümle, nasıl da gelip çoraklanıyor kalbinizin ortasına. Evet ölüm haktır ve elbet bir gün her birimizin kapısını çalacaktır ama, En çok gidenin boşl...

HİKMETLİ SÖZLER

Bismillahirrahmanirrahim.  Elhamdülillahi Rabbül Âlemin. Vesselatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin nebiyil ümmi ve ala alihi ve sahbihi ve sellem. İnsan müminse, Allah’a iman etmişse; eğer ki ikazlardan anlamaz ise, Allah bazen musibet gibi ikazlarla onu uyandırıyor. Dünyevi musibet tokatları ile insan uyanmaz ise neuzibillah kabrin sıkması, onunla da arınma olmaz ise cehennemin havuzunda temizlenme oluyor. Onun için insanın aklını başına çabuk alması lazım. Hadis kitaplarında ahirette, birbirlerini dünyadayken aldatan insanların mücadelesini anlatılır. İnsanın şeytanla olan mücadelesini anlatır. Mesela aldanan, o gaflet ile hayatını ömrünü tüketen insan şeytana diyecek ki “Utanmadın mı? Sen ne için bizi aldattın? Allah’ın ibadetinden, taatinden Allah’ın yolundan niçin bizi saptırdın?” Şeytan onlara diyecek ki “Yahu Allah’tan korkun! Ben mi yaptım? Ben size ufak bir vesvese verdim; buna mukabil Rabbül Âlemin gözlerinize sokacak kadar emareler, deliller, işaretler gönderdi....