Ana içeriğe atla

Kayıtlar

#kitapyorumu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Derviş Burcunda Bir Şâir: Erdem Bayazıt

Erdem Bayazıt, Tabiat Risalesi şiirinde, 'Derviş olamadın/ Ama başıboş da kalmadın' diyor. Evet, başıboş değildi, başıboş da kalmadı, Erdem Bayazıt. 1978'de Abdurrahim Reyhan Efendi'nin nur halkasında yerini aldı. Erdem Bayazıt, 24 Ocak 1998'de bu âlemden göçen Efendisiyle ilgili duygularını, bir yazısında şöyle dile getiriyor: 'Aşık meşreb idi. 'KâmiI-mükemmil' irşad makamına aşk yoluyla erişenlerdendi. Toprak gibi mütevazı idi. Şefkati, merhameti, Cenab-ı Allah'ın bütün yaratıklarını tutacak boyuttaydı. Gayreti, durmadan akan nehirler gibiydi. Cömertliği gökyüzünde dolaşan bulutlar, yeryüzünde dalgalanan okyanuslar gibiydi. Tebessüm ettiğinde çevresinde güller açardı, sanki yeryüzünde bir bahar iklimi yürürlüğe girerdi. Celâllendiğinde arslanların bile yüreği, rüzgâra uğramış yapraklar gibi titrerdi. Benim güzel efendim, kalbimdeki meselelere sormadan cevap verenim, müşküllerimi hâlledenim, musibetlere uğradığımda yüküme omuz verenim, dara dü...

O VE BEN

O ve ben diye başlıyor kitap. ‘O ve Ben’… Kitabı okuyanlar görecektir ki kitapta Necip Fazıl'dan bir eser kalmamıştır. Yani Necip Fazıl bu kitabında O’nu ve kendisini anlatır. Asıl olanı kitabın sonunda görüyoruz ki zahiri Necip Fazıl'dan eser kalmaz ve yalnızca O kalır. Bir nevi  fenâ hali. ( burada fena olmak mevzusuna değindiğimiz yazının linkini kullanacağız) O diye hitap ettiği kendisinden bahsettiği kişi onun mürşidi, rehberi,  öğreticisi,  hocası olan Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleridir. Kitap, biyografi niteliğinde bir eser olup Necip Fazıl, kendi hikayesini, kendi ölçüsünü, kendi yaşamını anlatır. Bu yaşamı ise O’nun üzerinden anlatır. Çünkü O olmadan önceki hayatını yaşanmamış saymıştır.  “Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum  Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” Bir insanın gafletten uyanışı, kendini bilişi, kendine gelişi, kendinin farkında oluşu aslında o insanın bir doğumu hükmündedir.  Biz buna bir *‘Seyru sülûk’ hika...

HAFTANIN KİTABI

Katip Bartleby İçinde bulunduğumuz bu günlerde karantina ve hareket kavramları üzerine düşünürken, yıllar öncesinde zihnime kazınan bu kitap çıkageldi. Bartleby zihnimde koltuğuna yapışmış ve hiçbir şekilde o koltuktan kalkmayan ve en sonunda bu hareketsizliğinden dolayı insanları çıldırtan bir insandı. Evet bu yöntemi hayatımın belli zamanlarında bazı insanlara yapmak istemiştim. Çıldırtasıya kadar sessiz kalmak ya da hiçbir şekilde bir eylemde bulunmamak.   Peki neydi Hareket? Evet en başta gayet formülsel bir şey dönüyor zihnimizde, daha sonrasında ilerledikçe, izledikçe aslında her şeyin kaynağının hareket olduğunu gözlemliyoruz. Gözlemleyebilmemiz için bile bir hareket gerekiyor. Görüntünün ve sesin hareketi. Gözün zaafı harekettir mesela ve dolayısıyla sinema bizi çeker hatta belli bir noktada tutsağı haline getirir. Bartleby bütün bu hareketleri reddeden bir adam. Hareketi reddetmek demek aslında yaşamı reddetmek. Bartleby yaşamı reddederken aynı zamanda bir dur...

HAFTANIN KİTABI

HIZIRLA KIRK SAAT “Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatar, O’na Şah-ı Velayet denir. Dost ol kişidir ki, Yar-ı Gar’dır. Kucağında mübarek bir emanet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübarek emanet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebu Bekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır.”   Bir yolculuk kitabıyla tanıştırmak isterim sizi. Yerin altını ve üstünü, geceyi ve gündüzü, hüznü ve mutluluğu, Nil’i ve Atlantik bahrını, Batının korosu ve doğunun sahralarını içine alan ve yürümenin hiçbir şekilde izah bulmadığı bir yolculuk kitabı.   Üstad Sezai Karakoç bu kitabını yazarken kırk gün boyunca aynı çay bahçesinde aynı masada oturmuş, karşısında Hızır (a.s) ile bir muhabbete gark olmuştur. Karşısında Hızır (a.s) varmış ve onunla beraber bir yolcu...

HAFTANIN KİTABI

YAŞIYORUZ SESSİZCE Ölüm Nedir? Sesin hangi renginde Sessizliğin hangi kokusundadır? İnsan; doğduğu için ölecektir elbet. Hareketin devinimi; içten dışa, dıştan içe, Döngüsel hareketin en güzeli, en sıradışı olmayanı Ölüm.. Yaşamla başlayan ölüm, gittikçe yakınlaşan zaman, Yaşam, ölüm, zaman.. Hepsi koskocaman bir sessizlik aslında. Şair; yaşamın sessizliğiyle ölümü anlatmak istemiş, Eşi Hatice Hanımın vefatından sonra bu kitabı yazmış, Affedersiniz, tabiri doğru kullanmak gerek sanırım, Bu kitabı; yaşamıştır.. Şairler mi şiir yazar, şiirler mi şairleri yazar, hala çözebilmiş değilim ama, Kelimeler bir his olup değiyorsa size, sanırım şair güzel bir şey yapmış oluyor. Hangisi hangisini yazdıysa farketmiyor. “Neden kimse sana benzemiyor Hatice?” diye soruyor şair bir mısrada. Çok basit bir cümle, nasıl da gelip çoraklanıyor kalbinizin ortasına. Evet ölüm haktır ve elbet bir gün her birimizin kapısını çalacaktır ama, En çok gidenin boşl...