Ana içeriğe atla

Kayıtlar

#gazel etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

BAHİCE

Bu da geçer ya hû! celâliyle zâhir olsa, bu da geçer be yâ hu! cemâliyle âyan olsa, bu da geçer de yâ hu! bî karardır felek, daim döner durmaz bir an, dursa bir an, ne yer kalır ne gök kalır be yâ hu! kâh-ı zulmet, kâh-ı envâr birbir ardın devreder, kâh-ı lütuf, kâh-ı kahır, ondan olur be yâ hu! imtihan için oluptur daima neş'e, azâb sen, "sen"i bilmek içindir, kahrı lütfu be yâ hu! fâniya vird-i daim et bu sözü her zaman, gece gündüz hatırından hiç çıkmasın be yâ hu! celâliyle zâhir olsa, bu da geçer be yâ hu! cemâliyle âyan olsa, bu da geçer de yâ hu! fani divanı, fani mahlaslı Lütfi Filiz'den... Ömer Tuğrul İnançer'in yorumuyla dinleyelim.

TARİHİ ESER YORUMU

SUSKUNLAR MECLİSİ /  MECLİS-İ HÂMUŞAN   Molla Câmî olarak tanınan Mevlânâ Câmî büyük âlim ve velilerin en başındadır. Din ilimlerinden başka, diğer fen ilimlerine de  lgi duyan Molla Câmî yaşadığı zamanın sayılı âlimleri arasındaydı. Sahip olduğu ilim, pek çok âlimi hayrete düşürmüş, Allah'ın O'na olan ihsanı olarak kabul edilmiştir. Arap diline ve edebiyatına büyük ilgi duyan Molla Câmî, bu dilde birçok eser yazmıştır. Yazdığı kitaplar Nakşibendîliğin ve tasavvuf felsefesinin en önemli kaynaklarından sayılmakta olup, bugün dahi medreselerde okutulmaktadır. Molla Câmî'nin de içerisine dâhil olmak istediği; zamanın en önemli ilim merkezi olan "Meclis-i Hâmuşan" yani "Suskunlar Meclisi" sadece otuz üyeden oluşuyordu. Aralarından biri vefat etmeden başka biri bu meclise kabul edilmezdi. Az konuşup, çok düşünenler ve çok düşünüp az yazanların oluşturduğu bu mecliste, bu kural dolayısıyla en seçkin âlimler yer alırdı. Molla Câmî bir gün mecl...

elhân-ı tayyibe

Hakkında çok az bilgi bulunan Gaffar Baba hakkında, Ramazan Avcı "Kahramanmaraşlı Şairler Antolojisinde" şu bilgileri vermiştir: Kahramanmaraşlı divan şairi olan Gaffar Baba şiirlerinde "Hâmî" mahlasını kullanmıştır. Arapça ve Farsça bilmektedir.  Kozmoğrafya ve astronomi bilimlerine de hakimdir.  Kendisi, dönemindeki Çarşı Tekkesinin onarım ve bakımıyla ilgilenmiş, tekkenin mesnevihanlığını üstlenmiştir. Hâmî-i Maraşi Âşıkam meftûn-u cânân olmayan bilmez beni Hançer-i aşk ile kurbân olmayan bilmez beni Anlamaz ahvalimi her sufi-meşreb müddeî Bâde-nûş-i bezm-i irfan olmayan bilmez beni Arturup sevdâ ser-i pür-şûra her dem zülf-i yâr İtdiren hep aşk-ı dil-berdir bana terk-i diyâr Ehl-i derdem sırrımı nâdâna itmem âşikâr Hikmet-i âşk içre Lokmân olmayan bilmez beni Mâ'ilem bir şûha cevr eyler ben itdikçe niyâz Rahm idüp bir dem dil-i bimâra olmaz çare sâz Öyle zâr itmiş beni ol Yûsuf-ı iklim-i nâz Hicr ile Yakûb-ı K...

HİKMETLİ SÖZLER

Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep; Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi. Medyundun o mas jurna bütün bir beşeriyyet.. Ya Rabbi bizi mahşerde bu ikrar ile haşret         MEHMET ÂKiF ERSOY Kâinattaki her bir mahlukat, her bir beşer ve dahi kâinatın kendisi varlığını Resul-i Ekrem'in(sav) varlığına borçludur. Insan varlık sebebini tanımalı, ona tâbi olmalı, onu her şeyden çok sevmelidir ki insan olmanın, imanın zevkini alabilsin. Seyda i Tagi (ks) sohbetinde şöyle buyurmuştur: "Resulullah'ı(sav) sevmek, bütün müslümanlara farz-ı ayndır. Onun sevgisi bir gönüle yerleşirse, islamiyet'i yaşama, imanın ve İslam'ın tadına, doyulmaz zevkine ermek ne kadar kolay olur. Bu sevgi, iki cihanın Efendisine tam uymaya sebeptir. Bu sevgiyle Allahu Teâlâ'nın Habibi'ne  ikram ettiği sonsuz ve tarife sığmaz nimetlere ve bereketlere kavuşmakla şereflenilir. Küçük, büyük her Müslümanı doğrudan doğruya Resulullah'ın(sav)  sevgisine götüren ehl-i sünnet âlimleri ve ki...

HOŞ BİR SADA

Münire Bacı'ya ait olduğu söylenen şiirdir. Münire Bacı hakkında çok az bilgimiz vardır. Kendisi 19.yy tekke şairlerindendir. Bektaşi Tekkesine intisap etmiştir. İstanbul'da olduğu bilinmektedir. Münire Bacının Bektaşi Nefeslerinden; Haktır Allahım, Muhammed Mâhım Haktır Allahım, Muhammed mâhım Ali'dir şahım efendim, Allah eyvallah! Musa-yı kâzım, Rıza imanım Takii'dir dâim efendim, Allah eyvallah! Kanber-ü selman, Pir balım sultan Bunlaran ihsan efendim, Allah eyvallah! Ali'den nimet, Veliden himmet Dervişten hizmet efendim, Allah eyvallah! Fatıma zehra, Hatice kübrra Nur-i kibriya efendim, Allah eyvallah! Nakiidir iman, Askeridir can Mehdi-i devran efendim, Allah eyvallah! Aşka burhanım, Sırr-ı Rahmanım Derde dermanım efendim, Allah eyvallah! Yüzümüz yerde, Özümüz darda Huzur-u pirde efendim, Allah eyvallah! Şebber-ü şübber, Abidin server Bakır-u cafer efendim, Allah eyvallah! Çardeh-i masum, Şeh...

HAFTANIN FİLMİ

DİLSİZ Film; babaannesinden miras olarak kalan bir sandığın asıl sahibine yani Sami’ye teslim edilmesiyle başlar. Sandığın içindekiler ilk başta çok soğuk ve anlamsız gelirken daha sonrasında Sami’nin hayatını etkileyecek bir yolculuğa çıkaracaktır onu. Tantanalı ve yoğun olan bir hayatın içinde; durup düşünebildiğimiz zaman bir kapı açılmaktadır. Düşünmenin fiziksel olarak durmakla alakası vardır evet. Dışardaki bir hareket düşünme sistemimizi de etkilemektedir. Sami’nin geçmişiyle kurmaya başlayacağı bağ bu sandıkla beraber hızlıca canlanacaktır. Filmdeki Rüya, mevlid ve meşk sahneleri geçmişteki ruhi ve hissi bağa doğru bir kanca atacaktır. Sandıktan ne mi çıkacaktır? Hat meşkini yapmak için gerekli malzemeler ve bir kitap. Kitap önemlidir çünkü, hakiki hattatların nasıl talebesi olunur, onu öğretecektir Sami’ye. Duvar resimleri yapan Sami’nin Hat meşkine başlaması elbette bize resim ve hat arasındaki ince bağlantıları da kurduracaktır. Talebe olmak nedir? Nasıl talebe ol...

HİKMETLİ SÖZLER

Bismillahirrrahmanirrahim.  İnsana asıl fakirlik ve zenginlik sonradan arız olur. “Lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard” (Bakara, 255) Mülk, saltanat sadece ve sadece Allah’a aittir. Allah, insana ikazda bulunuyor. Sen hiçbir şeyin maliki değilsin, diyor. İnsan, ervah âleminden bir geçiş alemi olan dünya âlemine geliyor. Ve doğarken fakir, hiçbir şeyi yok olarak doğuyor. Üzerine bez sonradan örtülüyor. Doğarken hiçbir şey bilmiyor, bilgi sonradan hâsıl oluyor. İnsan bu dünyadan da toprağın bağrına giriyor. Kabir denilen o kapıdan geçerek, toprağın rahminden başka bir âleme geçiyor. Bu geçiş sırasında mülk, saltanat, zenginlik arızi bir durumdur. İnsana sonradan verilen her şey, sadece ve sadece O’nundur, Allah’a aittir. Allah Teâla kendisini “Allah; hayy, kayyum ve mülkün sahibi olarak” tanıtıyor. Bedenlerinizin de maliki Allah Teâlâ’dır, beden size emanettir.  Mülkiyeti sizin değildir, o yüzden istediğinizi yapamazsınız. Eğer mülkiyet sizin olsaydı, beden hakkınız olacaktı. ...

Aşk ehline âlemde dilara mı bulunmaz?

MECNUN İSEN EY DİL SANA LEYLÂ MI BULUNMAZ Aşk ehline âlemde dilara mı bulunmaz? Mecnun isen ey dil sana leylâ mı bulunmaz? Harcetme sesin eyleme feryâdı çemende Ey bülbül-i şeydâ sana bir gül-i ranâ mı bulunmaz? Nevâ'da Hicâz Gazeldir. Hafız Ahmed Bey ne güzel okur. Ondan dinleyelim.