Ana içeriğe atla

HAFTANIN KİTABI


Katip Bartleby







İçinde bulunduğumuz bu günlerde karantina ve hareket kavramları üzerine düşünürken, yıllar
öncesinde zihnime kazınan bu kitap çıkageldi. Bartleby zihnimde koltuğuna yapışmış ve hiçbir şekilde o koltuktan kalkmayan ve en sonunda bu hareketsizliğinden dolayı insanları çıldırtan bir insandı. Evet bu yöntemi hayatımın belli zamanlarında bazı insanlara yapmak istemiştim. Çıldırtasıya kadar sessiz kalmak ya da hiçbir şekilde bir eylemde bulunmamak.

 Peki neydi Hareket? Evet en başta gayet formülsel bir şey dönüyor zihnimizde, daha sonrasında ilerledikçe, izledikçe aslında her şeyin kaynağının hareket olduğunu gözlemliyoruz. Gözlemleyebilmemiz için bile bir hareket gerekiyor. Görüntünün ve sesin hareketi. Gözün zaafı harekettir mesela ve dolayısıyla sinema bizi çeker hatta belli bir noktada tutsağı haline getirir. Bartleby bütün bu hareketleri reddeden bir adam. Hareketi reddetmek demek aslında yaşamı reddetmek. Bartleby yaşamı reddederken aynı zamanda bir duruş olarak bundan övünüyor. Bir öfkenin bir serzenişin ortaya çıkışı belki de. Hareketsizlik deyince sıkça duyduğumuz; Boş vakit kavramı hep değişik gelir bana, hareketsizliği çağrıştırdığı için belki de sevemiyorum bu kelimeyi. Durduğun zaman ne yaparsın gibi bir soru bu. Kusura bakmayın ama etrafımdaki hiçbir şey durmuyorken ben nasıl durmuş oluyorum diye haykırmak istiyorum çoğu zaman bu soru karşısında. İnsan ne kadar hareketsiz ve toplumdan uzak yaşayabilir? Ya da toplumun içine karışmayarak.  Evet karantina günlerine özel sorular bunlar. Sağlığımız için daha izole ve daha uzak kalmaya çalışarak yaşıyoruz ya da yaşamaya çalışıyoruz. Aslında hareketimiz ve buluşmalarımız yön değiştirmiş oldu. Şöyle ki; bedenen görüşemesek de telefonlar veya canlı bağlantılarla birbirimizi görebiliyor ve seslerimizi duyabiliyoruz. Hatta bunlar olmasa çıldırırdık herhalde diyoruz. Hareketimiz devam ediyor ve edecek de… Döngüsel ve çizgisel hareketten bahsedebilirz. İbni Haldun zamanın döngüsel olduğunu iddia ediyor. İnsan doğar yaşar ölür ve bir çember hareketinin üzerinde gösterir bunları. Yaşlandığında da çocuktan farkı kalmaz ve çocukluktaki bir eylem döngüsellikten dolayı yaşlılığı ya da gençliği de etkiler böylece. Çizgiselde her şey yaşanır, biter ve geride kalır. Unutur gidersin. Bu bi kere insanın fıtratına ters bir durumdur.  İnsan yaşamındaki her bir izi taşımaz mı? Her bir parçayı biriktire biriktire getirir yaşamının içine. Bu noktada biriktirebşlme eylemi elbette ki hareketle ilgilidir.

 Peygamberimiz’in (s.a.v) yolda hiçbir şey yapmayarak bekleyen bir insana selam vermemesi, Ayet-i Kerime’nin; bir işi bitirdiğinde hemen diğerine koyul, ifadeleri de hareket meselesinin de zemininde bulunmakta benim zihnimde.  Kitabın okumasını bu noktalarda ele almak verimini artıracaktır.

Selametle..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O VE BEN

O ve ben diye başlıyor kitap. ‘O ve Ben’… Kitabı okuyanlar görecektir ki kitapta Necip Fazıl'dan bir eser kalmamıştır. Yani Necip Fazıl bu kitabında O’nu ve kendisini anlatır. Asıl olanı kitabın sonunda görüyoruz ki zahiri Necip Fazıl'dan eser kalmaz ve yalnızca O kalır. Bir nevi  fenâ hali. ( burada fena olmak mevzusuna değindiğimiz yazının linkini kullanacağız) O diye hitap ettiği kendisinden bahsettiği kişi onun mürşidi, rehberi,  öğreticisi,  hocası olan Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleridir. Kitap, biyografi niteliğinde bir eser olup Necip Fazıl, kendi hikayesini, kendi ölçüsünü, kendi yaşamını anlatır. Bu yaşamı ise O’nun üzerinden anlatır. Çünkü O olmadan önceki hayatını yaşanmamış saymıştır.  “Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum  Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” Bir insanın gafletten uyanışı, kendini bilişi, kendine gelişi, kendinin farkında oluşu aslında o insanın bir doğumu hükmündedir.  Biz buna bir *‘Seyru sülûk’ hika...

HAFTANIN KİTABI

YAŞIYORUZ SESSİZCE Ölüm Nedir? Sesin hangi renginde Sessizliğin hangi kokusundadır? İnsan; doğduğu için ölecektir elbet. Hareketin devinimi; içten dışa, dıştan içe, Döngüsel hareketin en güzeli, en sıradışı olmayanı Ölüm.. Yaşamla başlayan ölüm, gittikçe yakınlaşan zaman, Yaşam, ölüm, zaman.. Hepsi koskocaman bir sessizlik aslında. Şair; yaşamın sessizliğiyle ölümü anlatmak istemiş, Eşi Hatice Hanımın vefatından sonra bu kitabı yazmış, Affedersiniz, tabiri doğru kullanmak gerek sanırım, Bu kitabı; yaşamıştır.. Şairler mi şiir yazar, şiirler mi şairleri yazar, hala çözebilmiş değilim ama, Kelimeler bir his olup değiyorsa size, sanırım şair güzel bir şey yapmış oluyor. Hangisi hangisini yazdıysa farketmiyor. “Neden kimse sana benzemiyor Hatice?” diye soruyor şair bir mısrada. Çok basit bir cümle, nasıl da gelip çoraklanıyor kalbinizin ortasına. Evet ölüm haktır ve elbet bir gün her birimizin kapısını çalacaktır ama, En çok gidenin boşl...

HİKMETLİ SÖZLER

Bismillahirrahmanirrahim.  Elhamdülillahi Rabbül Âlemin. Vesselatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin nebiyil ümmi ve ala alihi ve sahbihi ve sellem. İnsan müminse, Allah’a iman etmişse; eğer ki ikazlardan anlamaz ise, Allah bazen musibet gibi ikazlarla onu uyandırıyor. Dünyevi musibet tokatları ile insan uyanmaz ise neuzibillah kabrin sıkması, onunla da arınma olmaz ise cehennemin havuzunda temizlenme oluyor. Onun için insanın aklını başına çabuk alması lazım. Hadis kitaplarında ahirette, birbirlerini dünyadayken aldatan insanların mücadelesini anlatılır. İnsanın şeytanla olan mücadelesini anlatır. Mesela aldanan, o gaflet ile hayatını ömrünü tüketen insan şeytana diyecek ki “Utanmadın mı? Sen ne için bizi aldattın? Allah’ın ibadetinden, taatinden Allah’ın yolundan niçin bizi saptırdın?” Şeytan onlara diyecek ki “Yahu Allah’tan korkun! Ben mi yaptım? Ben size ufak bir vesvese verdim; buna mukabil Rabbül Âlemin gözlerinize sokacak kadar emareler, deliller, işaretler gönderdi....