Ana içeriğe atla

HİKMETLİ SÖZLER

Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi.
Medyundun o mas jurna bütün bir beşeriyyet..
Ya Rabbi bizi mahşerde bu ikrar ile haşret
       
MEHMET ÂKiF ERSOY

Kâinattaki her bir mahlukat, her bir beşer ve dahi kâinatın kendisi varlığını Resul-i Ekrem'in(sav) varlığına borçludur. Insan varlık sebebini tanımalı, ona tâbi olmalı, onu her şeyden çok sevmelidir ki insan olmanın, imanın zevkini alabilsin. Seyda i Tagi (ks) sohbetinde şöyle buyurmuştur:
"Resulullah'ı(sav) sevmek, bütün müslümanlara farz-ı ayndır. Onun sevgisi bir gönüle yerleşirse, islamiyet'i yaşama, imanın ve İslam'ın tadına, doyulmaz zevkine ermek ne kadar kolay olur. Bu sevgi, iki cihanın Efendisine tam uymaya sebeptir. Bu sevgiyle Allahu Teâlâ'nın Habibi'ne  ikram ettiği sonsuz ve tarife sığmaz nimetlere ve bereketlere kavuşmakla şereflenilir. Küçük, büyük her Müslümanı doğrudan doğruya Resulullah'ın(sav)  sevgisine götüren ehl-i sünnet âlimleri ve kitapları bu bereketlerin senetleridir."
Bilindiği üzere bu dünya nimetleri geçicidir ve aldatıcıdır. Bugün bizim ise, yarın başkasınındır. Ahirette ele geçecekler ise sonsuzdur ve dünyada iken kazanılır. Bu birkaç günlük hayat, dünya ve ahiretin en kıymetli insanı olan Resul-i Ekrem'e[savj tâbi olarak geçirilirse, saadet-i ebediyye, sonsuz necat, kurtuluş umulur. Yoksa ona tâbi olmadıkça, her şey aslında hiçtir.
İnsan, nefsin, şeytanın ve dünyanın türlü aldatmacaları içinde bir manevî terbiyeye muhakkak ihtiyaç duymaktadır. İnsanı terbiye edebilmek bir peygamber mesleğidir. Bunun için manevi terbiyenin Peygamber Efendimizin (sav) öğrettiği şekilde olması şarttır. Terbiyeden maksat fıtratı değiştirmek değil, onu güzele yönlendirmektir. İnsandaki kötü huyların iyi huylarla değiştirilmesi mümkündür. Peygamberler bunun için gelmiştir. Kendilerinden sonra bu iş, onların gerçek varisi kâmil insanlara kalmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O VE BEN

O ve ben diye başlıyor kitap. ‘O ve Ben’… Kitabı okuyanlar görecektir ki kitapta Necip Fazıl'dan bir eser kalmamıştır. Yani Necip Fazıl bu kitabında O’nu ve kendisini anlatır. Asıl olanı kitabın sonunda görüyoruz ki zahiri Necip Fazıl'dan eser kalmaz ve yalnızca O kalır. Bir nevi  fenâ hali. ( burada fena olmak mevzusuna değindiğimiz yazının linkini kullanacağız) O diye hitap ettiği kendisinden bahsettiği kişi onun mürşidi, rehberi,  öğreticisi,  hocası olan Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleridir. Kitap, biyografi niteliğinde bir eser olup Necip Fazıl, kendi hikayesini, kendi ölçüsünü, kendi yaşamını anlatır. Bu yaşamı ise O’nun üzerinden anlatır. Çünkü O olmadan önceki hayatını yaşanmamış saymıştır.  “Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum  Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” Bir insanın gafletten uyanışı, kendini bilişi, kendine gelişi, kendinin farkında oluşu aslında o insanın bir doğumu hükmündedir.  Biz buna bir *‘Seyru sülûk’ hika...

HAFTANIN KİTABI

YAŞIYORUZ SESSİZCE Ölüm Nedir? Sesin hangi renginde Sessizliğin hangi kokusundadır? İnsan; doğduğu için ölecektir elbet. Hareketin devinimi; içten dışa, dıştan içe, Döngüsel hareketin en güzeli, en sıradışı olmayanı Ölüm.. Yaşamla başlayan ölüm, gittikçe yakınlaşan zaman, Yaşam, ölüm, zaman.. Hepsi koskocaman bir sessizlik aslında. Şair; yaşamın sessizliğiyle ölümü anlatmak istemiş, Eşi Hatice Hanımın vefatından sonra bu kitabı yazmış, Affedersiniz, tabiri doğru kullanmak gerek sanırım, Bu kitabı; yaşamıştır.. Şairler mi şiir yazar, şiirler mi şairleri yazar, hala çözebilmiş değilim ama, Kelimeler bir his olup değiyorsa size, sanırım şair güzel bir şey yapmış oluyor. Hangisi hangisini yazdıysa farketmiyor. “Neden kimse sana benzemiyor Hatice?” diye soruyor şair bir mısrada. Çok basit bir cümle, nasıl da gelip çoraklanıyor kalbinizin ortasına. Evet ölüm haktır ve elbet bir gün her birimizin kapısını çalacaktır ama, En çok gidenin boşl...

HİKMETLİ SÖZLER

Bismillahirrahmanirrahim.  Elhamdülillahi Rabbül Âlemin. Vesselatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin nebiyil ümmi ve ala alihi ve sahbihi ve sellem. İnsan müminse, Allah’a iman etmişse; eğer ki ikazlardan anlamaz ise, Allah bazen musibet gibi ikazlarla onu uyandırıyor. Dünyevi musibet tokatları ile insan uyanmaz ise neuzibillah kabrin sıkması, onunla da arınma olmaz ise cehennemin havuzunda temizlenme oluyor. Onun için insanın aklını başına çabuk alması lazım. Hadis kitaplarında ahirette, birbirlerini dünyadayken aldatan insanların mücadelesini anlatılır. İnsanın şeytanla olan mücadelesini anlatır. Mesela aldanan, o gaflet ile hayatını ömrünü tüketen insan şeytana diyecek ki “Utanmadın mı? Sen ne için bizi aldattın? Allah’ın ibadetinden, taatinden Allah’ın yolundan niçin bizi saptırdın?” Şeytan onlara diyecek ki “Yahu Allah’tan korkun! Ben mi yaptım? Ben size ufak bir vesvese verdim; buna mukabil Rabbül Âlemin gözlerinize sokacak kadar emareler, deliller, işaretler gönderdi....