Ana içeriğe atla

HİKMETLİ SÖZLER

Bismillahirrahmanirrahim

Rabbül Âlemin kendi rızasını Resulü Ekrem'in mutabaatına bağlamıştır. İnsan, Allah'ın rızasını kazanmak isterse; sünneti seniyyeye çok dikkat etmesi gerekir. Sünnet-i seniyyeden maksat namaz sünnetleri değildir. Çünkü mutabaat ayrıdır, itaat ayrı. İtaat odur ki; Rabbül Âlemin tarafından veyahut Resulü Ekrem tarafından gelen bir emri, ister emr-i vacibî ister emr-i nebevî olsun fark etmez, insan o emri yerine getirirse bu itaattir. Hangi insan Allah'a ve Resulüne itaat ederse kendini cehennemden kurtaracaktır. Fakat mutabaat büyük derecedir ki; onunla Allah'ın rızası kazanılır. Allah kendi rızasını Resulü Ekrem'in mutabaatına bağlamıştır. Mutabaat odur ki; İnsan, Resulü Ekrem'in yaptığı hareket ve sekenâtları yaparsa ve bunları Resulü Ekrem yapmış, ben de o yüzden yapıyorum diyerek yaparsa, o zaman mutabaat olur. Mesela ben insan tuvalete girerken sol adımını atarsa çıkarken de sağ adımını atarsa burada mutabaat etmiştir. Neden? Çünkü Resulü Ekrem öyle yapmış. O insan bununla Allah'ın rızasını kazanır. Tuvalete girerken sol ayağını atmaz da sağ ayağı ile girerse çıkarken de tersini yaparsa o zaman mutabaat etmemiş ve Allahu Teala'nın rızasına da kendini müstahak etmemiş olur. Mademki Rabbül Âlemin kendi rızasını Resulü Ekrem'in mutabaatına bağlamış, o zaman Peygamber Efendimiz’in şemalini, sünneti seniyyesini, ahlakını, hasenatını, hepsini okumamız gerekir. Resulü Ekrem'in yaptığı hareketleri bizim de yapmamız lazım, terk ettiği hareketleri terk etmemiz lazım. Onun mubah kıldığı şeyleri, bizim de mubah etmemiz lazım. Resulü Ekrem'in şemalini, siyerini okumadığımız takdirde, O’nun (sav) mutabaatını yapacağımızı bilemeyiz ve mutabaatı bize çok zor gelir. Caminin kapısına her gittiğimizde, acaba Resulü Ekrem nasıl davranmış diye başkasına sorup öğrenmek çok mümkün değildir. Bugün Resulü Ekrem'in şemalinin, siyerinin tercümesi her yerde ve her dilde var. O’nun (sav) siyerini, şemalini okursanız Resulü Ekrem’e (sav) mutabaatınız artar. Resulü Ekrem'e mutabaatınız olduktan sonra da Allah’ın rızasını kazanacaksınız. Müslümanın ehl-i tevekkül, ehl-i tefekkür olması lazım. O yüzden Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir saat tefekkür bin sene ibadetten daha efdaldir.” Tefekkür nedir? Mesela insanın nefsi bir harama kastettiği zaman düşünse, acaba ben bu masiyyeti yapsam neyi kâr ederim, neyi zarar ederim? İnsan bu tefekkürü yaptığında, kesinlikle o günahtan kendini muhafaza edecektir. Bir insan namazını kılmayıp istirahat etmek istediği zaman tefekkür etse; ben namazımı kılmayarak Allah'ın rızasını, Resul Ekrem'i rızasını kaybederim, şeytanın rızasını kazanırım. İnsan bunları düşündüğünde muhakkak -tefekkür vasıtası ile- gevşekliği terk edecektir ve kalkıp ibadetini yapacaktır. Bu yüzden Resulü Ekrem demiştir ki: “Bir saat tefekkür bin sene ibadetten daha efdaldir.” Çünkü bir insan bin sene ibadet etse sadece tek bir günah işlese, eğer Allah affetmezse o bin senelik ibadetinin sevabı, o bir günahın cezasına yetmez. Fakat insan bir anlık tefekkür ile kendini günahlardan muhafaza edebilir.

Ve sallallahu aleyhi vesellem…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

O VE BEN

O ve ben diye başlıyor kitap. ‘O ve Ben’… Kitabı okuyanlar görecektir ki kitapta Necip Fazıl'dan bir eser kalmamıştır. Yani Necip Fazıl bu kitabında O’nu ve kendisini anlatır. Asıl olanı kitabın sonunda görüyoruz ki zahiri Necip Fazıl'dan eser kalmaz ve yalnızca O kalır. Bir nevi  fenâ hali. ( burada fena olmak mevzusuna değindiğimiz yazının linkini kullanacağız) O diye hitap ettiği kendisinden bahsettiği kişi onun mürşidi, rehberi,  öğreticisi,  hocası olan Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleridir. Kitap, biyografi niteliğinde bir eser olup Necip Fazıl, kendi hikayesini, kendi ölçüsünü, kendi yaşamını anlatır. Bu yaşamı ise O’nun üzerinden anlatır. Çünkü O olmadan önceki hayatını yaşanmamış saymıştır.  “Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum  Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum” Bir insanın gafletten uyanışı, kendini bilişi, kendine gelişi, kendinin farkında oluşu aslında o insanın bir doğumu hükmündedir.  Biz buna bir *‘Seyru sülûk’ hika...

Berât (ﺑﺮﺍﺋﺖ )

Berât  ( ﺑﺮﺍﺋﺖ   )  Enfâl Suresi 24. Ayet Sözlükte; temize çıkmak, aklanma anlamlarında kullanılır. Şaban Ayının on dördünü on beşine bağlayan gecesi  Berât  Gecesidir. Bu  gecede, Kuran -ı Kerim  Levh -i Mahfuzdan dünya semasına indirilmiştir. Buna inzal denmiştir. Kadir Gecesinde ise Efendimize parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da tenzil denmiştir.    Bakın bu gece için İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri ne demiştir: Yazılır halkın berâtı gelince Berât Gecesi Ger hayâtı ger memâtı gelince Berât Gecesi Cennet kapısını açarlar âleme rahmet saçarlar Mümine hulle saçarlar gelince Berât Gecesi Mümin nârdan berî olur Hakk'dan yüce ihsân olur Kâfir nâre dâhil olur gelince Berât Gecesi Hakkı Hakk rızasını bulur her kim bu şeb namaz kılur Duâlar müstecâb olur gelince Berât Gecesi

HAFTANIN KİTABI

HIZIRLA KIRK SAAT “Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatar, O’na Şah-ı Velayet denir. Dost ol kişidir ki, Yar-ı Gar’dır. Kucağında mübarek bir emanet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübarek emanet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebu Bekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır.”   Bir yolculuk kitabıyla tanıştırmak isterim sizi. Yerin altını ve üstünü, geceyi ve gündüzü, hüznü ve mutluluğu, Nil’i ve Atlantik bahrını, Batının korosu ve doğunun sahralarını içine alan ve yürümenin hiçbir şekilde izah bulmadığı bir yolculuk kitabı.   Üstad Sezai Karakoç bu kitabını yazarken kırk gün boyunca aynı çay bahçesinde aynı masada oturmuş, karşısında Hızır (a.s) ile bir muhabbete gark olmuştur. Karşısında Hızır (a.s) varmış ve onunla beraber bir yolcu...