İLMİN KAYNAĞI
HZ.AİŞE
(RADİYALLAHU ANHA)
Mekke karanlık zamanlarda,islam ise ev ev dolaşıyor gönülleri aydınlatıyordu.Hz. Hatice valizemiz hanımlar ile Efendimiz arasında elçilik görevi görüyordu.O'nun vefatından sonra ciddi bir boşluk oluştu.Bununla beraber Efendimiz ileri kuşakları düşünerek. İslam'ın esaslarını, hükümlerini anlatıp açıklayacak akıllı, zeki ve heyecan dolu bir kadına ihtiyaç vardı.Hz. Aişe bütün bu özellikleri kendi şahsında toplamıştı.Nitekim evlilikten sonra Hz. Aişe validemiz ilme hikmet taşıdığını görüyoruz.Efendimiz Aişe validemize daha sonra şunu anlatmıştır.:
- Sen bana üç defa rüyamda gözterildin.Melek seni bana beyaz ipekten bir kumaş içinde getirip, bu senin eşin olacak, dedi.Ben yüzünü açtım, birde ne göreyim, baktım ki sensin.Bunun üzerine şunu söyledim:Eğer bu Allah'ın katındansa, O'nun yerine getirir.
Bu ilahi takdimi gerçekleştirmek için Efendimiz Havle Binti Hakim'i Hz. Ebubekir'in evine gönderdi.Bu Ebubekir için büyük sevinç ve onurdu.Tabi ki Hz. Ebubekir kızı için Resulullah'tan iyisini bulamazdı.Nikah merasimi yapıldı, evlilikleri ise hicretten sonraya kaldı.Aişe validemiz şöyle buyurmuştur:
-Resulullah benim düğünümde ne bir deve ne bir koyun kesti.Sad bin Ubade bize düğü yemeği göndermişti.
Sade ve göşterişsiz bir düğünün ardından gelin olan Hz. Aişe, yani odasına taşındı.Burası on metre karelik bir yerdi ve hemen mescidin mihrabına birleşikti.Efendimiz Hz. Aişe'nin hücresinden mescide bir kapı ve bir pencere açmıştı.Pencereyi en çok ramazan ayında itikafta kullandığını görüyoruz.
Mütevazi hücrede ki eşyalarsa bi hasır, bir sedir, bir kat yatak, bir yastık. un ve hurma koymak için iki çanak. bir su kabı ile bir su bardağından ibaretti.
Varlıklı bir ailede yetişen Hz. Aişe mütevazi hayatı hiç bir şeye değişmedi.Efendimiz'in örnekliğini benimseyip O'nun gibi sade yaşadı.
Gün oldu evlerinde yiyecek olmadı.Öyle anlar oldu ki hurma tanesi bulamadılar, evlerinden baca tütmedi.Buna rağmen şikayet etmediler.Bulduklarını paylaştılar.Hiç bir şey bulamadıklarında oruç tuttular.
Hz. Aişe validemiz gün gün olgunlaşıyor, vahye tanıklık ediyordu.Cebrail'i görme şerefine mazhar oluyordu.Bir gün Efendimiz Hz. Aişe validemizin odasındaydı.O sırada kapı da ata binmiş bir adam belirdi.Efendimiz kalkıp onun yanına gitti.Onunla konuştu ve döndü.Hz. Aişe sordu:
- Ya Resulullah!Fısıltıyla konutuğun adam kimdi?
-Onu gördün mü? O Cebrai'dir, buyurdu.
Efendimiz O'nu her konuda bilgilendirmeye çalışırdı.İslam'ı öğrenme konusunda büyük bir aşkı ve hevesi vardı.Gençliğini ve zekasını bu amaca harcıyorlardı.Efendimiz O'nun bu özelliğini sever eğitiminde titiz davranırdı.Sürekli ilme teşvik ediyordu.Efendimiz Hz. Aişe validemize ilmi aktarmada basit ve güzel bir yol tutmuştu:Sevgi yolu...
Allah'ın Resulü , ona eğitimde olduğu gibi ahlak ve vazifede de örnekti.Bazen validemiz ile koşu yapar bazen gece gezintisine çıkar ve sohpet ederdi.
Zaman geçiyor Efendimizin eşlerinin sayısı da artıyordu.Bu hem Hz. Aişe'ye ayıracağı zamanı azaltıyor hemde sefere çıkacağı zaman eşleri arasında kura çekmesine sebep oluyordu.
Bir kura çekme zamanı gelmişti.Efendimiz Mustalik gazvesi için kura çekti ve Hz. Aişe çıktı.Devesine bindi ve yola koyuldu.Onu önemli bir imtihan bekliyordu.
İslam ordusu bu gazvede zafer kazandı.Daha sonra Medine'ye gitmek için yola koyuldu ve şehre yakın bir yerde konakladığı bir yerde Hz. Âişe devesinden inip bir ihtiyacını gidermek için ordugâhtan uzaklaştığında gerdanlığını düşürdü.Sabahın ilk aydınlığında bulurum düşüncesiyle gece karanlığında aramadı.Ortalık aydınlanınca kimseye haber vermeden gerdanlığını aramaya gitti.Dönüşünde boynundaki gerdanlığın düştüğünü farketmişti. Gerdanlığı aramaya çıktığı sırada onun mahmilde olduğu düşünülerek orduya hareket emri verilmişti. Hz. Âişe geri dönünce konak yerinde kimseyi bulamadı ve kendisini almaya gelecekleri ümidiyle beklemeye başladı. Ordunun artçısı Safvân b. Muattal Hz. Âişe’yi görünce onu tanıdı ve sadece "inna lillahi ve inna ileyhi raciun" dedi. Bunun dışında konuşmadı.Deveyi çötürdü ve validemiz bindi.O'nu orduya yetiştirdi. Bu savaşa katılmış olan münafıklar fitne ve fesat aramakta fırsat kolluyorlardı.Hz. Âişe aleyhine iftira ve dedikoduya başladılar.İftiraların etrafa yayıldığından haberi olmayan Hz. Aişe validemiz olayı şöyle anlatır:
Hakkımda söylenen iftiraları duyduğumda "beynimden vurulmuşa döndüm.Bu haberi öğrenmeden önce hastalandığını ve Efendimiz'den tanıya geldiği alaka ve lütfu bu defa görmediğini, ancak yanıma giriyor, "hastanız nasıl?" diyor. Bu beni işkillendirmişti, henüz söylenen sözlerden haberim yoktu. Duyduğumda "beynimden vurulmuşa döndüm.Sonra Resulullah girdi ve "hastanız nasıl?" dedi. "Bana izin ver ,ana babamın yanına gideyim" dedim. İzin verdi, ben de anama babama gittim." diye anlatmıştır.O gün durdum, göz yaşım dinmiyordu, ana babama ağlamak ciğerimi parçalayacak gibi geliyordu. İkisi de yanımda oturmuş, ben ağlıyorken Resulullah (s.a.v) üzerimize geliverdi, selam verdi, sonra oturdu. Sonra dedi ki: "Ey Aişe!Eğer sen bu durumdan temiz ve beri isen Allah, muhakkak seni aklayacak ve eğer bir günaha düştünse Allah'a istiğfar ile tevbe et. Çünkü kul tevbe edince Allah Teâlâ tevbeyi kabul eder."
Söz aldım ve şöyle dedim:
Şimdi ben size beriyim desem inanmayacaksınız ve eğer benim muhakkak tertemiz olduğumu Allah bilip dururken size kötü bir itirafta bulunsam hemen tasdik edeceksiniz .Vallahi benimle size başka bir mesel bulamıyorum, ancak Yusuf'un babası o salih kulun ki ismini zikretmemiştim dediği gibi "Artık (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin anlattığınıza göre, yardımına sığınılacak ancak Allah'tır" (Yusuf, 12/18) dedim, sonra Resulullah'ın yanından ayrıldım.
O halde ben vallahi biliyordum ki, Allah Teâlâ muhakkak beni temize çıkarır. Resulullah uykuda bir rüya görür de Allah, beni onunla temize çıkarır. Allah bilir ya, Resulullah yerinden kalkmamıştı, ehl-i beyit'ten kimse de dışarı çıkmamıştı. Allah Teâlâ, Peygamberine vahyi indiriverdi.Resulullah gülüyordu, ilk söylediği kelime şu oldu: "Müjde ey Aişe! Rahat ol, vallahi Allah, seni kat'î olarak akladı" dedi.
Peygamber Efendimiz veda haccından döndükten sonra hastalandı.Hastalığı ağırlaşınca Aişe annemizin odasında kalmaya devam etti.Annemiz Efendimizin hizmetini görür acılarını gidermeye çalışırdı.
Nihayetinde, Efendimiz mübarek başı Hz. Aişe'nin kucağındayken ruhunu teslim etti.Efendimizin nurlu bedeni O'nun odasına defnedildi.
Aişe annemiz genç yaşta dul kaldı.
Hayatının son devrelerinde evini mektep haline getirdi.İlim noktasında zirve oldu.İlim potansiyeli ile müçtehit ashabından sayılıyordu.2210 hadis-i şerif nakletmiştir.
Hayatı: kanaat, takva ve cömertliğin en parlak örnekleriyle doludur.Kendisine beytü'i mal'dan verilen tahsisatı da yoksul ve fakirlere dağıtmıştır.
Mü'minlerin annesi atmış altı yaşında vefat etti.Sevgililer sevgilisine kavuştu.Vasiyeti üzerine, cenazesi bekletilmeden gece karanlığında Baki mezarlığında Efendimizin eşleiyle yan yana defnedildi.

Yorumlar
Yorum Gönder