İZ BIRAKANLAR

NECİP FAZIL KISAKÜREK... 

“ALNINDA, ALLAH’I ARAMAK MEMURİYETİNİN İLAHÎ IŞIK PÜSKÜRTÜSÜYLE DOĞAN VE BÜTÜN ÖMRÜ BOYUNCA DA, KALABALIKLARDAN BU IŞIĞIN DELALETİYLE AYRILAN” BÜYÜK DAVA VE TEFEKKÜR ADAMI...  DOĞDUĞU GÜNÜN VEFAT ETTİĞİ GÜNDEN BİR SONRAKİ GÜNE DENK GELİŞİYLE ‘DOĞMADAN EVVEL ÖLÜNEN VE ÖLDÜKTEN SONRA DOĞULAN’ BU HAYATA GELİŞİMİZİN HAKİKİ VE YEGANE GAYESİNİ İHTAR EDEN BÜYÜK İNSAN...

EFENDİSİNİN NAZARI KENDİSİNE DEĞDİĞİ ANDAN İTİBAREN, KENDİSİNİ “YAŞANMAYA DEĞER HAYATI” CEMİYET VE DEVLET ŞEKLİNDE NAKIŞLANDIRMAK BORCU ALTINDA HİSSETMİŞ VE BU UĞURDA BİR ÖMÜRLÜK “ÇİLE”NİN ŞİİRİNİ YAŞAMIŞTIR.

17. YÜZYILDA YAŞAMIŞ NÂBİ’DEN SONRA SULTANÜ’Ş ŞUARA (ŞAİRLER SULTANI) ÜNVANINI TAŞIYAN TEK KİŞİ OLAN ÜSTAD NECİP FAZIL YALNIZ ŞAİR DEĞİL AYNI ZAMANDA ÇOK BÜYÜK BİR YAZAR, AKSİYON ADAMI, MÜTEFEKKİR, DAVA İNSANI VE DERVİŞTİR..

26 MAYIS 1904 TARİHİNDE İSTANBUL’DA BÜYÜK BİR KONAKTA VARLIKLI BİR AİLEDE DÜNYAYA GELMİŞTİR. EVİN TEK OĞLUNUN TEK OĞLUDUR VE BÜYÜKBABASININ HER DAİM BİRİCİĞİ OLMUŞTUR..

DAHA 4-5 YAŞLARINDA İKEN OKUMA-YAZMAYI ÖĞRENMİŞTİR. O YAŞLARDA KENDİNİ BELLİ EDEN ÜSTÜN ZEKASI VE DEDESİNDEN DİĞER TORUNLARINA NİSPETEN GÖRDÜĞÜ İMTİYAZLARLA ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YAPMADIĞI YARAMAZLIK KALMAMIŞTIR.

HAYATININ O DÖNEMİNE İLİŞKİN ŞU İFADELERİ KULLANIR: “YAPTIĞIM YARAMAZLIKLARLA ÇIĞRINDAN ÇIKAN BÜYÜKANNEM ZAFER HANIM, BÜYÜKBABASI SAYESİNDE KENDİSİNİ TAM SERBEST HİSSEDEN HAŞARI ÜSTÜ HAŞARI TORUNUNUN RUHUNU KAMAŞTIRMAK, UYUŞTURMAK İÇİN MÜTHİŞ BİR (NARKOZ) UYUTUCU KEŞFETTİ.. DÖRT-BEŞ YAŞINDA OKUMA YAZMAYI ÖĞRENMİŞTİM YA, BENİ ROMANA ALIŞTIRDI..”

DAHA O YAŞTA FRANSIZLARA AİT TÜMEN TÜMEN TERCÜME OKUMAYA BAŞLAYAN NECİP FAZIL BU HALİNİ “ALTI YEDİ YAŞINDAKİ BİR ÇOCUK MUHAYYİLESİNDE (HAYAL GÜCÜNDE) BU KİTAPLAR NE YAPAR? KUNDAKTAKİ ÇOCUĞA YALANCI DOLMA YEDİRİLİNCE NE YAPARSA ONU..” SÖZLERİYLE İFADE ETMİŞTİR VE BU DÖNEMLERE AİT ANILARINI NEDEN ANLATTIĞINI ŞÖYLE İFADE EDER:

“ŞİMDİ BÜTÜN BUNLARI BEN, GAYELERİ KENDİNDEN İBARET HOŞ VE RENKLİ HİKAYELER DİYE ANLATMIYORUM; RUHUMUN NE YOLLARDAN VE NASIL PİŞMEYE BAŞLADIĞINI VE NELERE İSTİDAT KAZANDIĞINI GÖSTERMEK VE HER ŞEYİ ORAYA BAĞLAMAK İÇİN KISA KISA NOKTALIYORUM.

O YAŞTA BİLE ANLIYORDUM Kİ, BEN BAŞKA TÜRLÜ, AYRI YARATILIŞTA BİR İNSANIM VE HİSSETTİKLERİMLE ÖBÜR İNSANLARIN DUYDUKLARI ARASINDA MÜTHİŞ BİR FARK VAR...”

6-7 YAŞLARINDA HİSSETMEYE BAŞLADIĞI BU BÜYÜK DUYGU HELEZONLARI İÇERİSİNDE BOĞULAN NECİP FAZIL’A BİR SÜRE ROMAN OKUMAYI YASAKLARLAR. ESKİ YARAMAZLIKLARINA DÖNMESİYLE BİRLİKTE USLANMASI İÇİN OKULA YAZDIRIRLAR..

BİRKAÇ SENE SONRA KENDİNDEN BİR-İKİ YAŞ KÜÇÜK ÇOK SEVDİĞİ KIZ KARDEŞİ SELMA ÖLÜR. KARDEŞİNİN ÖLÜMÜYLE AĞIR BİR BEYİN HUMMASI GEÇİREN ARDINDAN VEREM HASTALIĞINA YAKALANAN ANNESİ İÇİN DOKTORLARIN TAVSİYESİ ÜZERİNE HEYBELİADA’YA TAŞINIRLAR VE O ZAMANIN ÜTOPYASINA GÖRE HARP KAZANILDIKTAN SONRA BİZE GEÇECEK OLAN FRANSIZ DONANMASININ ZIRHLILARINDA VAZİFE GÖRMEYE VE PRENSESLERİN ELLERİNDEN ÖPMEYE NAMZET ZABİTLER SIFATIYLA YETİŞTİRİLDİKLERİ, BU ŞARTLARA GÖRE SEÇİLİP ALINAN, MEMLEKETİN EN NAMLI HOCALARINA MALİK BULUNDUKLARI BAHRİYE MEKTEBİNE YAZILIR. O DÖNEM İÇİN “BU DEVRE BENİM, TEKRAR KİTAPLARA DALIP HASSASİYETİMİN EN HAD DERECELERE ULAŞTIĞI ÇIĞIR” İFADELERİNİ KULLANIR.

DAHA O DÖNEMDE YAZDIĞI YAZILARLA HOCALARININ İLTİFATLARINI KAZANAN NECİP FAZIL, ANNESİNİN DE HASTA YATAĞINDAYKEN “KEŞKE ŞAİR OLSAN” İSTEĞİYLE BİRLİKTE YÖNÜNÜ TAMAMEN BU DÜNYAYA ÇEVİRİR.

DOĞUDAN BATIYA HER TÜRLÜ ESERİ OKUMA GİRDABINA DÜŞEN NECİP FAZIL O ZAMANKİ ARAYIŞ DÖNEMİ İÇİN ŞUNLARI SÖYLER:

“HAYATIM, BAŞINDAN BERİ MUAZZAM BİR ŞEYİ BULMANIN CEREYANI İÇİNDE AKIYORDU. ŞU VEYA BU MİSKİN VESİLENİN HASSASİYETİ İÇİNDE BİRİNİ ARIYORDUM.

BİRİNİ...

O, KİM Mİ?

ALLAH’IN SEVGİLİSİ...

SONSUZLUK İKLİMİNİN BATMAYAN GÜNEŞİ VE EBEDİLİK SARAYININ PASLANMAZ TÂCI...

TEK DAVA O’NU BULMAKTA, BULDURACAK OLANI BULMAKTAYDI.. BİNBİR İSTİKAMETTE SEKE SEKE, SAĞA SOLA BÜKÜLE BÜKÜLE, RENKTEN RENGE BULANA BULANA, HİÇBİR ŞEYDEN HABERSİZ VE İNSANDAKİ MECCANİ EMNİYET VE BEDAHET SAADETİ KARŞISINDA ŞAŞKIN, HEP O BİR ETRAFINDA HELEZONLAR ÇİZEN BİR HAYAT..

BENİM HAYATIM BUDUR!”

DAHA 17 YAŞINDAKİ İKEN İLK ŞİİRLERİNDEN BİRİ GAZETEDE ÇIKAN NECİP FAZIL BAHRİYE MEKTEBİ’NDEN SONRA DARÜLFUNUN’UN FELSEFE ŞUBESİNE KAYDOLUR.

CUMHURİYETİN İLANINDAN BİR SENE SONRA MAARİF VEKALETİ AVRUPA ÜNİVERSİTELERİNDE TAHSİLE GÖNDERİLECEK CUMHURİYET TALEBESİNE MAHSUS İMTİHAN AÇAR. NECİP FAZIL BU İMTİHANI EN İYİ DERECELERDEN BİRİYLE GEÇER VE PARİS’E GİTMEYE HAK KAZANIR.

ANCAK PARİS ONUN İÇİN BİR KABUSLAR ŞEHRİNE DÖNECEKTİR..

HAYATININ BİR DÖNEMİNDE YAŞAMIŞ OLDUĞU ‘BOHEM HAYATI’ TEMELİNİ BU ŞEHİRDE ATAR. “KABUS ŞEHRİNDEKİ HAYATIMI ANLATMAYA HİCABIM VE İSLAMÎ EDEBİM MANİDİR.

YALNIZ ÜÇ BEŞ ÇİZGİ..

AYLARCA ŞEHRİN GÜNDÜZÜNDEN HABERSİZ BİR GECE YAŞAYIŞI.. OTELDEKİ ODAMIN AYNASI KARŞISINDA, YANAKLARIMI TIRNAKLAYARAK DÖKTÜĞÜM GÖZYAŞLARI.. ÇOK DEFA OTELİN SABAH KAHVALTISINDAN İBARET GÜNLÜK GIDA..

VE ISTIRAP, ISTIRAP, ISTIRAP... KENDİ KENDİNE GELMEDİĞİ ZAMAN ZORLA ARAYIP DA BULDUĞUM, BULMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPTIĞIM, HER VESİLEYLE TÖKEZLEYİP DÜMDÜZ YÜRÜMEYE RAZI OLMADIĞIM VE DAİMA İNKİSARINA İSTEKLİ ÇIKTIĞIM ISTIRAP..

EFENDİM VE KURTARICIMA BÖYLE Mİ HAZIRLANIYORDUM?.

AMA NE PAHASINA OLURSA OLSUN, OLMALIYDIM VE “YAŞANMAYA DEĞER HAYAT”I CEMİYET VE DEVLET ŞEKLİNE DEK NAKIŞLANDIRMALIYDIM..

TEK EKSİĞİM, O’YDU..”

PARİS DÖNÜŞÜ BİR BANKADA MEMURİYETE BAŞLAR VE ANADOLU VE İSTANBUL ARASINDA MEKİK DOKUMAYA AYNI ZAMANDA RUH BUNALMALARINI YAŞAMAYA DEVAM EDER..

NİHAYET BİR AKŞAM..

ÇALIŞTIĞI BANKADAN ÇIKAR VE ŞİRKET-İ HAYRİYE VAPURUNA ATLAR.. KARŞISINDA OTURAN BİR ADAMIN GÖZLERİNİ AYIRMADAN KENDİSİNE BAKTIĞINI GÖRÜR. UZUN DAKİKALAR BOYUNCA KENDİSİNİ İZLEYEN BU ADAM SONUNDA SELAM VERİR VE İSMİNİ, CİSMİNİ, İŞİNİ BİLDİRMEK ZAHMETİNE DÜŞMEDEN KONUŞMAYA BAŞLAR. “SANKİ O KİŞİ İSMİ VE CİSMİYLE, MÜCERRET MANADA ABDULLAH’TI;

ALLAH’IN KULU, HEPİMİZ GİBİ..” DİYE DÜŞÜNÜR.

HALKIN İÇİNDE BULUNDUĞU GAFLETTEN, ÖLÜMÜN ASLINDA ÇOK YAKINDA OLDUĞUNU BAHSEDEN ADAMI ZOR DURUMA DÜŞÜRMEK MAKSADIYLA TASAVVUFTAN KONU AÇAR NECİP FAZIL. BU BAHİS AÇILINCA AH ÇEKER GİBİ BİR TAVIR ALIR VE FAZLA KONUŞMAZ ADAM. DİLİNİN ALTINDA BİR ŞEYLER SAKLAR GİBİ OLAN TAVRI MERAKINI İYİCE CEZBEDER VE “ZAMANIMIZDA İRŞADA EHLİYETLİ BİR KİMSE VAR MI? BÖYLE BİRİNİ TANIYOR MUSUNUZ?” DİYE SORAR.

GAYET SAKİN BİR ŞEKİLDE “ZAMANIMIZDA BÖYLE BİR KİMSE VAR.. BÖYLE BİR KİMSE DEĞİL, BÜYÜK BİR KİMSE VAR.. BEYOĞLUNDA, AĞACAMİİ’NDE CUMALARI DERS VERİR” DER.

“NASIL BİR ZAT?”

“GÖRÜRSÜNÜZ! ORADA DİNLEYECEKLERİNİZ HALK İÇİN SÖYLENEN SÖZLER.. SİZ O SÖZLERİN İÇİNE GİRMEYE VE ÖTESİNDEKİ HİKMETE ULAŞMAYA BAKIN!” DEMESİ ÜZERİNE ADETA DONAKALIR NECİP FAZIL VE SÖYLEMİŞ OLDUĞU ADRESİ BİR KERE DAHA TEKRARLAYARAK VAPURDAN İNEN, VAZİFESİNİ BİTİRMİŞ OLAN HIZIR TAVIRLI ADAMI ÖMRÜ BOYUNCA BİR DAHA GÖRMEZ..

BU KARŞILAŞMADAN AYLAR SONRA 1934 YILINDA BİR CUMA GÜNÜ KENDİSİNE SÖYLENEN ADRESİ HATIRLAYAN NECİP FAZIL, ARKADAŞI ABİDİN DİNO İLE BİRLİKTE ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİNİN AĞA CAMİİNDEKİ SOHBETLERİNE KATILIR. SOHBET BİTİŞİNDE DIŞARI ÇIKTIKTAN SONRA YANINA GİDERLER. DAHA SONRALARI BANA YAKAN GÖZLERLE BİR KERECİK BAKTINIZ,
RUHUMA BÜYÜK TEMEL ÇİVİSİNİ ÇAKTINIZ MISRALARINI YAZACAĞI GÖZLERLE KARŞI KARŞIYA GELİR VE

“AFFINIZI RİCA EDERİZ EFENDİM, ELLERİNİZDEN ÖPMEK SAADETİNE EREBİLİR MİYİZ?” DER.

UZUNCA BİR MÜDDET NAZAR EDEN ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ “BİZ EYÜPSULTAN’DA OTURUYORUZ, GÜMÜŞSUYU’NDA. NE ZAMAN İSTERSENİZ BUYURUN” DER.

BUNUN ÜZERİNE ELİNE UZANIP BİR CAN KURTARANA YAPIŞIRCASINA ÖPER NECİP FAZIL.. YANINDAN AYRILDIKTAN SONRA KENDİNİ BİR CADDEYE ATARAK ŞU MISRALARI HAYKIRIR:

“DURUN KALABALIKLAR, BU CADDE ÇIKMAZ SOKAK! 
HAYKIRSAM, KOLLARIMI MAKAS GİBİ AÇARAK:
DURUN, DURUN, BİR DÜNYA İNİYOR TEPEMİZDEN,
ÇATIRDILAR GELİYOR KARANLIK KUBBEMİZDEN,
ÇEKİYOR TEBEŞİRLE YEKÛN HATTINI ÂFET; 
ALEVLER İÇİNDE EV, ÜST KATINDA ZİYAFET! 
DURUM DİYE BİR LÂF VAR, BUYRUNUZ SİZE DURUM; 
BU TOPRAK ÇİRKEF OLDU, BU GÖKYÜZÜ BODURUM! 
BİR ŞEY KOPTU İÇİMDEN, ŞEY, HER ŞEYİ TUTAN BİR ŞEY”

O GÜNDEN KISA BİR MÜDDET SONRA BİR RÜYA GÖRÜR. RÜYASINDA ÇOK BÜYÜK BİR AMFİ, BEYAZ GÜL DİZİLERİ HALİNDE MASALARIN GERİSİNDE BİNLERCE SARIKLI İNSAN.. EN ÖNDE VE MERKEZDE YİNE SARIKLI VE NUR ÜSTÜ NUR YÜZLÜ BİRİSİ.. KÜRSÜDE KONUŞMAKTADIR. SÖZÜ BİTTİĞİNDE NUR ÜSTÜ NUR YÜZLÜ ZAT YERİNDEN KALKAR YANINA GELİR VE ALNINDAN ÖPER.. DAHA SONRA EFENDİSİNE ANLATACAĞI BU RÜYANIN BAHSİ İLERLEYEN SATIRLARDA YİNE GEÇECEKTİR..

EFENDİ HAZRETLERİNİN KENDİLERİNİ DAVETİNDEN HAFTALAR SONRA EYÜPSULTAN’A GİDERLER..

ZİYARET ESNASINDA ARVASİ HAZRETLERİ “SİZ TASAVVUFTAN BİR ŞEYLER BİLİYOR MUSUNUZ? OKUDUĞUNUZ KİTAP OLDU MU?” DİYE SORAR. O ZAMANA DEK OKUDUĞU KİTAPLARI SÖYLEYEN NECİP FAZILA CEVABEN “BU İŞ KİTAPLA OLMAZ. AKILLA DA VARILMAZ. HİÇ YEMEĞİN LEZZETİ ÇATAL BIÇAKLA ARANIP BULUNABİLİR Mİ?” DER.

NECİP FAZIL’IN NELER OLDUĞU, KONUŞULDUĞU HATIRLAYAMADIĞI BU ZİYARET SONUNDA ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ KENDİ KALEME ALMIŞ OLDUĞU RİYAZET-ÜT TASAVVUFİYE İSİMLİ KİTABINI HEDİYE EDER.

VE ÇİLE..

BEYNİNİ İĞNELİ FIÇI OLARAK ADLANDIRDIĞI, BİR SENE BOYUNCA UYKU YÜZÜ GÖRMEDİĞİ ADETA SARARIP SOLDUĞU İLK ÇİLESİNİ YAŞAMAYA BAŞLAR.. AVLANMIŞTIR.. VE “BİR İRŞAD EDİCİYE VARMADAN OLMAZ! YOLLARA DÜŞ, BUCAK BUCAK ARA VE İRŞAD EDİCİNİ BUL!” YANGININDA YANMAKTADIR..

BİRKAÇ AY İÇİNDE SADECE KEMİKLERİNİN AĞIRLIĞINA KADAR DÜŞMÜŞ BİR HALDE EFENDİ HAZRETLERİNİN KAPISINA DADANIR

“BENİ KURTARINIZ!”

“SIK SIK GELİN BUYURURLAR, SOHBET SİZİ AÇAR. İNŞALLAH FERAHA KAVUŞURSUNUZ”..

BAŞKA NE BİR EMİR, NE BİR ÖĞÜT, NE BİR TEDBİR, NE BİR TATBİK..

O BÜYÜK BUHRANIN İÇERİSİNDE TAM İNKAR İLE TAM İMAN ARASINDA GİDİP GELDİĞİ BİR AN EFENDİSİNİN KİTABINI SOBAYA ATAR. SONRA BİR LAHZADA SOBAYA, ATEŞİN İÇİNE ATILIR, ALEVLİ YAPRAKLARI ELİYLE SÖNDÜRÜR VE KİTABI ÖPEREK BAŞININ ÜZERİNE KOYAR.

O GÜNLERİNE DAİR ŞUNLARI SÖYLER: “ELİ YANAN ADAM ONU SOĞUK SUYA SOKUNCA NE OLUR? ACI KESİLİR. GEL DE ÇIKAR ŞİMDİ ELİNİ SUDAN.. ACI BİN MİSLİ ARTACAKTIR. BEN DE BÖYLEYİM.. ONU GÖRÜNCE UYUŞUYORUM, HAFİFLİYORUM FAKAT AYRILIR AYRILMAZ TAMAM! ÖYLE DE BİR EDEP VE HEYBET SARMIŞ Kİ BENİ, ONA KARŞI KENDİSİNDEN AÇIKÇA HİÇBİR ŞEY İSTEMİYOR, DERDİMİ BİLDİREMİYOR, İLAÇ İSTEYEMİYORUM.

AMA, HERŞEYİ BİLDİĞİNİ BİLİYORUM.

“BU SOHBETLER SİZE İYİ GELİYORSA SIK SIK BUYURUN” DİYORLAR SADECE..”

NİHAYET 1935 BAHARINDA BU HASTALIKTAN KURTULUR..

“MADDENİN MAHPUS OLDUĞU KABA BİR DÖRT KÖŞE İÇİNDE, BİR TAKIM EŞYA VE HADİSELERİ DÜZENLEYİP, ALLAH’A YOK DİYENLERE NİSBET, RUHUMDA BEŞERÎ KANUNLARIN TEZGAHI O TÜRLÜ DEVRİLDİ Kİ, BU DEVRİLİŞİN ALTINDAN YALNIZ MUTLAK HAKİKAT DOĞRULABİLİRDİ. HER ŞEYİ O TÜRLÜ KAYBETTİM Kİ, ALLAH’I KAZANDIM..”

YAŞAMIŞ OLDUĞU ÖYLE BİR HASTALIKTIR Kİ, SONRADAN ÖĞRENİLENE GÖRE EFENDİ HAZRETLERİNİ HER ZİYARET EDİŞİNDE DÖNDÜKTEN SONRA ARVASİ HAZRETLERİ SAATLERCE AĞIRLIK GEÇİRİRMİŞ.

YİNE BİR GÜN HASTALIK SONRASI ARVASİ HAZRETLERİ BUĞULU GÖZLERİNİ NECİP FAZIL’A ÇEVİREREK “SEN HASTA OLMA NECİP!” DEMİŞTİR..

GEMİNİN PASPASI

YAŞADIĞI İLK ÇİLENİN ARDINDAN BÜYÜK BİR AŞK HAVASI İÇİNDE OLAN NECİP FAZIL BÜYÜK OLUŞ DEFTERİNE KAYDEDİLİP KAYDEDİLMEDİĞİ ENDİŞESİNİ HER DAİM YAŞAR..

“BANA, İLK GÜNDEN SON GÜNE KADAR:

-BİZDENSİN! SENİ MENSUP VE MAHSUPLARIMIZIN (BAĞLILAR VE HESABI GÖRÜLMÜŞLER) ARASINA ALIYORUZ! YOLA KABUL EDİLDİN!

TARZINDA, ONUN BENZERİNDE, BENZERİNİN BENZERİNDE NE BİR ŞEY SÖYLENDİ, NE EN KÜÇÜK BİR İMA VEYA İMA GÖLGESİ BELİRTİLDİ; NE DE TARİKATA, TARİKAT EDEPLERİNE AİT TATBİKÎ BİR ŞEKİL, MERASİM GÖSTERİLDİ”

ŞEYH SAFİYÜDDİN HAZRETLERİNİN

BİÇÂRE SÂFİ, SEN TEK AYAĞI YANMIŞ BİR KÖPEKSİN Kİ,

ÜÇ AYAKLA O ŞAN KERVANININ ARDINDAN KOŞMAKTASIN...

DEDİĞİ KÖPEK KADAR OLSUN, İÇERİYE, ÖZ KADROYA KABUL EDİLMİŞ MİYDİM? YANGININI HEP TAŞIR..

BU HUSUSTA EFENDİSİNİN VEFATINDAN ON YIL KADAR SONRA ARVASİ HAZRETLERİNİN İLERİ DERECE YAKINLARINDAN ZİYA BEY ŞUNLARI SÖYLEYECEKTİR:

“SEN GEMİDESİN! AYAK SİLMEYE MAHSUS BİR PASPAS OLSAN YİNE GEMİDESİN! SENİ BIRAKMAZLAR! ALDIKLARINI BİR DAHA BIRAKMAZLAR!”

1938 YILINDA BİR GÜN BANKANIN ANKARA’DAKİ UMUMÎ MÜDÜRLÜK BİNASINDAKİ ODASINDA AŞAĞI YUKARI DOLAŞARAK “NE OLACAK SENİN HALİN BÖYLE? DOLAP BEYGİRİ GİBİ YOK MÜFETTİŞ YOK MÜDÜR DİYE DOLANIP DURACAK MISIN? EFENDİ HAZRETLERİ GİBİ BİR KURTARICIYA KAVUŞTURDU SENİ ALLAH.. ÇIK BU HESAP MAKİNESİNİN, SEKSEK OYUNUNUN İÇİNDEN. İÇTİMAÎ MEMURİYETİN NEYSE ONA ATIL VE NE OLACAKSAN OLMAYA BAK! BÂTINDA OLAMAZKEN HİÇ OLMAZSA ZÂHİRDE BİR ŞEY OLMAYA ÇALIŞ!” DER VE ON YILDIR ÇALIŞTIĞI BANKADAN İSTİFA EDER..

BANKADA ALDIĞI MAAŞIN YARISINA DENK GELEN BİR MAAŞLA İSTANBUL’DA BİR AKŞAM GAZETESİNDE YAZMAYA VE YÜKSEK TAHSİL AKADEMESİNDE HOCALIK YAPMAYA BAŞLAR.

37 YAŞINDA NESLİHAN KISAKÜREK İLE EVLENİR VE İLERİDE ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ NESLİHAN HANIMA GÖNDERDİKLERİ MEKTUPLARINDA KENDİSİNE “KIZIM” NECİP FAZIL’A İSE “DAMADIM” DİYE HİTAP EDER..

NECİP FAZIL’IN YÜKSEK ZEKASINA İSTİNADEN ZAMAN ZAMAN “KEŞKE BU KADAR ZEKİ OLMASAYDIN!” DER. YİNE BİR GÜN “SENDE İKİ ŞEY İFRAT (ABARTI) HALİNDE: ZEKA VE MUHABBET..” BUYURUR.

MUHABBETİNİN COŞTUĞU ZAMANLARDA EFENDİ HAZRETLERİNİN DİĞER MÜRİDLERİ GİBİ EDEP ÜZERE OTURAMAYA DAYANAMAYIP DİZLERİNDEN ÖPMEYE KALKACAK KADAR KENDİNİ KAYBEDER.. DİĞER MÜRİDLER GİBİ OLMAYA ÇALIŞARAK KENDİNİ ZAPTETTİĞİ GÜNLERİN BİRİNDE EFENDİ HAZRETLERİ KENDİLERİNE HİTABEN: “ALLAH SENİ, İKİ CİHAN AZÎZ ETSİN..” DER..

BU DUA KARŞISINDA ÖYLE ERİR Kİ YERE YIKILMAMAK İÇİN KENDİNİ ZOR TUTAR. HİSLERİNİ ŞÖYLE İFADE EDER: “SÖYLEYİN; BÜYÜK OKYANUSU DONDURUP ALTIN YAPSALAR, ONUN PAZARINI BULSALAR; VE FARZ-I MUHAL, BU SERVET TÜKENİNCEYE KADAR BANA ÖMÜR SAĞLASALAR, BU DUADAN DAHA KIYMETLİ OLABİLİR Mİ?

HER AN ALLAH’A YALVARIYORUM “RABBİM, BENİ EFENDİMİN DUASIYLA İKİ CİHAN AZÎZ ET!”

1943 YILINDA TUTUKLANAN ABDÜLHAKİM ARVASİ HAZRETLERİ İZMİR’E SÜRGÜNE GÖNDERİLİR. SÜRGÜNDEN BİRKAÇ AY SONRA VEKİLLER HEYETİ KARARIYLA SERBEST BIRAKILIR VE ANKARA’YA GELİR.

HASTALIĞI İYİCE ARTMIŞ OLAN EFENDİ HAZRETLERİ 27 KASIM 1943 TARİHİNDE SABAH NAMAZI VAKTİNDE, GÜNEŞİN DOĞMASINA 18 DAKİKA KALA, SON SÖZÜ “ALLAH” DİYEREK SONSUZ HAYATA GÖÇER. AYNI GÜNÜN İKİNDİ VAKTİNDE BAĞLUM’A DEFNEDİLİR.

BU ESNADA ERZURUM’DA İKİNCİ ASKERLİĞİNİ YAPAN NECİP FAZIL ACISINI “YA SEN NECİP FAZIL; BÜTÜN BUNLAR OLURKEN, YERYÜZÜNDEKİ GÜNEŞİN BATARKEN NEREDESİN?” DİYEREK DİLE GETİRİR.

1944 BAHARINDA ÇIKARDIĞI BÜYÜK DOĞU MECMUASI’NDA “ALLAH’A İTAAT ETMEYENE İTAAT EDİLMEZ” MEALİNDEKİ HADİS-İ ŞERİFE YER VERDİĞİ İÇİN DÖNEMİN BAŞVEKİLİ ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU TARAFINDAN “BU HADİSİ NEŞRETMEK BİZE İTAAT EDİLMEZ DEMEKTİR” DİYEREK KAPATILIR.

VE HAYATININ 1978’E KADAR OLAN BU DÖNEMİ BÜYÜK DOĞU DERGİSİNİN 16 DEFA KAPATILMASI VE 9 DEFA ÇEŞİTLİ UZUNLUKLARDA YAŞADIĞI HAPİSHANE ÇİLESİNE DENK GELİR..

YAŞAMIŞ OLDUĞU BU DÖNEME AİT ŞU İFADELERİ BİR AÇIKLAMA NİTELİĞİNDEDİR: “ÇEKTİKLERİMİN RAHMET CEPHESİ YANINDA BİR DE CEZA TARAFI VARDI. BELALARIN EN BÜYÜKLERİNİ NEBİLERİNE, SONRA VELİLERİNE VE DAHA SONRA DERECE DERECE MÜMİNLERE VEREN ALLAH (CC), BU SONSUZ RAHMET TECELLİSİNİN İÇİNDE BANA, BENİM ANLAYIŞ PERDEME KAYRIYLA DA GÖRÜNMEKTE VE HİSSETTİRMEKTE..

HERKES NASIL BİLİRSE BİLSİN, SEN KENDİNİ SUÇLU BİL!”

NEFİS MERTEBESİ OLARAK ÖYLE BİR DERECEYE ULAŞMIŞTIR Kİ, ALLAH İÇİN ÖFKEDEN BAŞKA HİÇBİR DAVRANIŞI KABUL ETMEZ. “BENİM KALBİM KIRILMAK İÇİNDİR; BAŞKALARININ KALBİYSE OKŞANMAK İÇİN.. ASIL BEN KALP KIRMAMAYA BAKAYIM” MÜLAHAZASI İÇİNDE; FERHATIN SEVGİLİSİNE KAVUŞMAK İÇİN DELDİĞİ DAĞ, BENİM DEVİRMEK BORCUNDA OLDUĞUM NEFSE GÖRE BİR KUM TANESİ DİYECEK KADAR İÇTEKİ DÜŞMANIN FARKINDA..

“HİÇBİR NEFSE TAKATİNDEN FAZLASINI YÜKLEMEM! BUYURAN ALLAH’IM! BÖYLESİNİ VE BU KADARINI YÜKLEMEK LİYAKATİNİ VERDİNSE BANA, DAHA NE İSTERİM!” İFADESİYLE TESLİMİYETİNİN DERECESİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERMEKTEDİR.

1964 HAPSİNDEN SONRA YILLAR BOYU BIKMADAN USANMADAN EKTİĞİ MEYVELERİN YEŞERMEYE BAŞLADIĞINI GÖRÜR. HAYATININ VAN’DAN KIRKLARELİ’NE HATTA BERLİN, KÖLN, FRANKFURT’A UZANAN KONFERANSLAR SİLSİLESİ BAŞLAR. HER BİRİ EN AZ 5000 KİŞİDEN OLUŞAN 200 KONFERANS VERİR.. 1 MİLYONDAN FAZLA İNSANA SESLİ BİR ŞEKİLDE ALLAH DEMENİN BİLE YASAK OLDUĞU O ZAMANDA HAKİKATLERİ YÜREĞİNDEN DÖKEREK ANLATIR..

BİR GÜN SAMSUN’DAKİ BİR KONFERANS SIRASINDA 30 KÜSÜR YIL ÖNCE GÖRDÜĞÜ RÜYAYI YAŞAR. HİTAP ETTİĞİ İNSANLAR BİRDEN BEYAZ SARIKLI BEYAZ GÜLLERİ ANDIRAN BİR TOPLULUĞA DÖNÜŞÜR. FENÂ MAKAMININ TECELLİSİ OLAN ŞU ŞİİRİ BU RÜYA VE YAŞADIĞI HAL ARASINDA GEÇEN 30 SENENİN ARDINDAN TAMAMLANMIŞTIR..

NE HASTA BEKLER SABAHI

NE TAZE ÖLÜYÜ MEZAR

NE DE ŞEYTAN BİR GÜNAHI

SENİ BEKLEDİĞİM KADAR

GEÇTİ, İSTEMEM GELMENİ

YOKLUĞUNDA BULDUM SENİ

BIRAK VEHMİMDE GÖLGENİ

GELME, ARTIK NEYE YARAR…

VEFATINA YAKIN EFENDİSİNE YAZDIĞI MEKTUPLA TAMAMLAMAK İSTİYORUM SÖZLERİMİ…

“EFENDİM! BENİM EFENDİM! BENİM, GÜZELLERİN GÜZELİ EFENDİM!

VAKTİYLE “KEŞKE BU KADAR ZEKİ OLMASAYDIN!” BUYURDUĞUN ADAMIN BEYNİNİ, ZERRE ZERRE KISKACA ALIP ATOM GİBİ ÇATLATTIKLARI BU HENGAMEDE, EMİNİM Kİ HER DEM BERA

BERİMDE, HER AN BAŞUCUMDASIN..

SENİ, BAĞLUM KÖYÜNDEKİ, NAMSIZ VE NİŞANSIZ ÇUKURUNDA, BEMBEYAZ VE TAPTAZE BİR KEFENE BÜRÜLÜ, ESMER VE PEMBECİK TENİNİN HİÇBİR ZERRESİ TOZLANMAMIŞ  VE PASLANMAMIŞ, DERİN GÖZLERİN EBEDİYETE ÇEVRİLİ, ALLAH’I ZİKREDERKEN GÖRÜYORUM..

BENİM GÜZEL EFENDİM!

BAŞUCUMDASIN, BİLİYORUM; AMA BEN NE YAPAYIM Kİ DÜNYA ZİNDANI İÇİNDE AYRICA BEŞ HASSEMİN ZİNDANINDA KAPALIYIM VE SENİ GÖREMİYORUM.

AMA BU KAPI’YA BENİ KÖPEK DİYE YAZAN, BU GEMİYE PASPAS DİYE ALAN SEN, KABUL ETMEZ MİSİN Kİ “O KAPI’NIN KÖPEĞİ” VE “O GEMİNİN PASPASI” OLMAK RÜTBESİNİN ÜSTÜNE BU DÜNYADA PAYE YOKTUR?

AÇ BANA KAPI’YI, ARTIK AÇ! ALLAH’TAN İZİN İSTE VE ARDINA KADAR AÇ!.. EBEDİYEN KÖPEĞİN OLARAK KENDİ KÖPEKLİĞİMDEN ÇIKAYIM VE İNSAN OLAYIM…

ÇARKLAR İŞLEMEKTEN AŞINDI, VADELER DOLMAKTAN ÇATLADI. AKŞAM OLUYOR… BİR MIZRAK BOYU KALDI, BENİM DE HAYAT GÜNEŞİMİN BATMASINA..

NE OLURSAM, BU MIZRAK BOYU ZAMAN İÇİNDE OLACAĞIM..

ALLAH’TAN AF İSTİYORUM.. ALLAH’IN SEVGİLİSİNDEN VE BÜTÜN SİLSİLEDEN TEKER TEKER SUÇLARIMIN BAĞIŞLANMASINI İSTİYORUM..

 RAHMET VE MİNNETLE ANIYORUZ.. MÜBAREK RUHUNA FATİHA..