SUSKUNLAR MECLİSİ /
MECLİS-İ HÂMUŞAN
Molla Câmî'nin de içerisine dâhil olmak istediği; zamanın en önemli ilim merkezi olan "Meclis-i Hâmuşan" yani "Suskunlar Meclisi" sadece otuz üyeden oluşuyordu. Aralarından biri vefat etmeden başka biri bu meclise kabul edilmezdi. Az konuşup, çok düşünenler ve çok düşünüp az yazanların oluşturduğu bu mecliste, bu kural dolayısıyla en seçkin âlimler yer alırdı.Molla Câmî bir gün meclis üyelerinden birinin vefat ettiğini duydu. Kabul edilme umuduyla toplandıkları dergâhın kapısına gitti. Kapıdaki görevliye hiçbir şey söylemeden üzerinde adı yazılı bir kâğıt uzattı ve edeple beklemeye başladı. Fakat birkaç gün önce meclise başka biri edilmişti.
Molla Câmî’nin adının yazılı olduğu kâğıdı gören meclis üyeleri O'nun kadar büyük bir âlimi geri çevirecek olmaktan utandılar. Fakat yıllardır gelen âdetleri gereği sayı arttırılamazdı. Nazikçe yerlerinin olmadığını bildirmek için, Suskunlâr Meciisi'nin başkanı Molla Câmî'ye ağzına kadar su dolu bir bardak gönderdi. Bu, "bir tek su damlası dahi bardağı taşırır" demekti.
Keskin bir zekâya ve ince bir anlayışa sahip olan Molla Câmi bu kibarca red cevabı taşıyan bardağın üzerine bir gül yaprağı koydu ve içeri geri gönderdi. Suyu taşırmayan gül yaprağı "bardağı taşıran son damla olmayacağım" anlamına geliyordu.
Üzerinde gül yaprağı yüzen bardağı gören meclistekiler Molla Câmî'nin onlarınkinden daha zarif ve daha zeki cevabına hayran oldular. Aralarına bu değerli âlim ve sûfiyi de almaya karar verdiler.

Meclis başkanı, üyelerin isminin altına Molla Câmî'nin adını da yazdı ve alttaki toplam "30" sayısının sağına bir sıfır daha ekleyerek "300" yazılı listeyi Molla Câmî'ye gönderdi. Bu Molla Câmî ile değerlerinin on kat artacağı anlamına geliyordu.
Tasavvuf ahlakıyla ahlaklanan Molla Câmi listeyi eline aldı, sağdaki sıfırı sildi ve sola yazarak "030" haline getirdi. Böylece kendisinin bir değer ifade etmediğini, meclisin düzenini bozmayacağını belirtti.
Bu cevabı gören meclistekilerin Molla Câmî'ye olan sevgi ve hayranlıkları bir kat daha arttı. "Meclis-i Hâmuşan'ın" yeni üyesini önünde hürmetle eğilerek, tek bir nefesle, derviş selamı vererek karşıladılar.
“Hûû!”
*Hilmi' Ziya Ülken "İslam Felsefesi" kitabından derlenmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder